INTRODUCTION: This study aims to evaluate biceps muscle thickness and cutaneous stiffness using ultrasound in cases of secondary lymphedema in the arm following breast cancer and to investigate their relationship with clinical findings.
METHODS: Thirty patients, with an average age of 52 years, were assessed comparing the unaffected and lymphedematous arms. Arm volumes and edema ratios were calculated from circumferential measurements. Ultrasonography was used to assess lymphedema, measuring skin-subcutaneous tissue thickness, compliance ratio with and without compression, echogenicity, echo-free space, and shear wave elastography. Biceps muscle thickness was also measured. Clinically, the Lymphedema Quality of Life Scale was applied.
RESULTS: Most cases had stage 1 (63.3%) and stage 2 (33.3%) lymphedema. A statistically significant difference was found in the volumes of the unaffected and lymphedematous arms (p<0.001), with an edema ratio of 0.23±0.22. No significant difference was found between the two arms in skin-subcutaneous elastography and compliance ratio (p>0.05). The lymphedematous arm had significantly thinner biceps muscle thickness compared to the unaffected arm (p=0.025).
DISCUSSION AND CONCLUSION: The similarity in skin-subcutaneous elastography and compliance ratio values suggests that advanced-stage lymphedema-fibrosis has not developed, supporting the clinical staging of lymphedema in these cases. The significant decrease in biceps muscle thickness indicates sarcopenia, which may occur even without advanced-stage lymphedema. This underscores the importance of regular exercise, especially strength training, from the early postoperative period in breast cancer patients to prevent potential lymphedema. Further research on sarcopenia and exercise therapy in lymphedema cases is needed.
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmada meme kanseri sonrası kolda sekonder lenfödem gelişen olgularda biseps kas kalınlığı ve kutanöz sertliğin ultrasonografi ile değerlendirilmesi ve klinik bulgularla ilişkisinin araştırılması amaçlandı.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Yaş ortalaması 52 olan 30 hasta, etkilenmemiş ve lenfödemli kollar karşılaştırılarak değerlendirildi. Çevresel ölçümlerden kol hacimleri ve ödem oranları hesaplandı. Lenfödemi değerlendirmek için ultrasonografi kullanıldı ve cilt-cilt altı doku kalınlığı, kompresyonlu ve kompresyonsuz komplians oranı, ekojenite, ekosuz alan ve kayma dalgası elastografisi ölçüldü. Biseps kas kalınlığı ölçüldü. Klinik olarak Lenfödem Yaşam Kalitesi Ölçeği uygulandı.
BULGULAR: Olguların çoğu evre 1 (%63,3) ve evre 2 (%33,3) lenfödeme sahipti. Etkilenmemiş ve lenfödemli kolların hacimlerinde istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulundu (p<0,001) ve ödem oranı 0,23±0,22 idi. İki kol arasında cilt-cilt altı elastografi ve komplians oranı açısından anlamlı bir fark bulunmadı (p>0,05). Lenfödemli kolun biseps kas kalınlığı etkilenmemiş kola kıyasla anlamlı derecede daha inceydi (p=0,025).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Deri-cilt altı elastografi ve komplians oranı değerlerindeki benzerlik, bu olgularda ileri evre lenfödem-fibrozis gelişmediğini düşündürmekte ve lenfödemin klinik evrelemesini desteklemektedir. Biseps kas kalınlığındaki belirgin azalma, ileri evre lenfödem olmadan da ortaya çıkabilen sarkopeniye işaret etmektedir. Bu durum, meme kanseri hastalarında olası lenfödemi önlemek için ameliyat sonrası erken dönemden itibaren düzenli egzersizin, özellikle de kuvvet antrenmanının önemini vurgulamaktadır. Lenfödem vakalarında sarkopeni ve egzersiz tedavisi konusunda daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.