GİRİŞ ve AMAÇ: Kliniğimizde semptomatik iliyak arter darlığı veya tıkanması olan ve stent implantasyonu ile revaskülarizasyonu sağlanan hastaların, stent açıklık oranlarını araştırmak. Restenoz saptanan hastalarda, stenozun olası risklerini değerlendirmek için hastaların demografik, anatomik ve yapılan prosedürlerin özelliklerini değerlendirmekti.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya Kocaeli Üniversitesi Hastanesi' nde iliyak arter darlığı nedeniyle kritik bacak iskemisi veya medikal tedaviye yanıtsız kladikasyo şikayeti nedeniyle iliyak artere stent implantasyonu yapılmış olan hastalar alınmıştır. Hedef damarda geçirilmiş endovasküler girişim, cerrahi revaskülarizasyon öyküsü, akut trombüs ve hedef damarda anevrizma gösterilen hastalar çalışma dışı bırakılmıştır. Dışlanma kriterlerine sahip olan hastalar çalışma dışı bırakıldıktan sonra geriye kalan toplam 58 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Çalışmada stent açıklığının kaybı; doppler ultrasonografide akım hızının >2,4 kat artması, kontrastlı anjiyografide oklüzyonun gösterilmesi veya lümen içinde %50’ den fazla daralma olarak tanımlanmıştır. İliyak stent takılan hastaların demografik özellikleri, lezyon özellikleri, işlem prosedürleri ve takiplerinde gelişen restenoz miktarı ve restenoza etki eden faktörler retrospektif olarak araştırılmıştır.
BULGULAR: Hastaların klinik ve işlem özelliklerine göre stent açıklık oranları karşılaştırıldığında; ana iliyak artere stent implantasyonu yapılan hastaların 26’ sında (%89,6), ana iliyak ve dış iliyakı kapsayan lezyonların 8’ inde (%66,6), dış iliyak arter lezyonu olan hastaların ise 15’ inde (%100) takiplerinde restenoz saptanmamıştır (p=0,034). Çoklu stent takılanların 6’ sında (%54,5), tekli stent takılanların ise 43’ ünde (%95,5) restenoz saptanmamıştır (p=0,002). Diğer parametrelerde restenoz açısından istatistiksel olarak anlamlı fark izlenmemiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: İliyak arter darlıklarında, her TASC grubu lezyonlarda, total tıkalı lezyon olsun veya olmasın revaskülarizasyon stratejisi olarak endovasküler girişimlerin güvenli bir şekilde, yüksek başarı oranları ile kullanılabileceği gösterilmiştir.
INTRODUCTION: We aimed to investigate the stent patency rates of patients with symptomatic iliac artery stenosis or occlusion and revascularized with stent implantation in our clinic and to define the demographic, anatomical and procedural characteristics of the patients to assess the possible risks of stenosis in patients with restenosis.
METHODS: We included 58 patients who underwent stent implantation to iliac artery due to claudication that decreased the quality of life at Kocaeli University Cardiology Clinic. Loss of stent patency was defined as 2,4-fold increase in flow velocity in Doppler ultrasonography, demonstration of occlusion in contrast-enhanced angiography or >50% stenosis of vessel lumen. Demographic characteristics, lesion characteristics, procedural procedures and the amount of restenosis developed in follow-up and factors affecting restenosis were investigated retrospectively.
RESULTS: When the stent patency rates were compared according to the clinical and procedural characteristics of the patients; restenosis was not detected in 26 (89,6%) patients with common iliac artery stent implantation, in 8 (66,6%) patients with lesions involving main iliac and external iliac artery and in 15 (100%) patients with external iliac artery stenting (p=0,034). In addition, restenosis was not observed in 6 (54,5%) of the patients with multiple stenting and 43 (95,5%) of those who had single stent (p=0,002). There was no statistically significant difference in restenosis in terms of other parameters.
DISCUSSION AND CONCLUSION: It has been shown that endovascular procedures can be safely used with high success rates as a strategy of revascularization in iliac artery stenosis, with or without a totally occluded lesion in each TASC group lesion.